39. İstanbul Film Festivali: ‘Walchensee Forever’
İstanbul Film Festivali’nin online seçkisinde yer alan ‘Walchensee Forever’ aynı coğrafyayı paylaşan dört kuşak kadının hikayesini anlatıyor.
Emrah KolukısaArada bir böyle filmler çıkıyor işte. Sizi alıp olmadık yerlere savuran, geceleri rüyalarınıza ya da kabuslarınıza giren… Her şeyiyle bir kadın filmi olan “Walchensee Forever” Almanya’nın Bavyera eyaletindeki bir gölün kıyısında yaşayan bir ailenin 1940’lardan bu yana süregelen hikâyesini anlatan belgesel bir film.
Bavyera Alplerinin eteklerindeki Walchensee Gölü ortalama derinliği 81 metreyi bulan ve kim bilir kaç asırdır orada bulunan bir göl. Ve kim bilir daha kaç asır orada duracak… Nazım’ın şiirindeki gibi, diyor ya hani, “Su başında durmuşuz,/ çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz./ Suda suretimiz çıkıyor,/ çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün./ Suyun şavkı vuruyor bize,/ çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.” İşte oradaki su gibi buradaki göl de… Kuyşaklar boyu insanlar gelip geçiyor, yansımaları vuruyor göle, ve biri çıkıp eline kamerayı alıveriyor, bir film çıkıyor ortaya, öyle bir şey işte…
“Walchensee Forever” 6-7 yaşlarında dünya tatlısı bir kızın yüzüyle açılıyor. Daha ilk anlarından itibaren her şeyi anlatıyor aslında o küçük kız; karanlık bir orman, kaybolup giden bir kadın, korku ve cesaret arasında savrulan bir ruh… Yaşam ve ölüm ve arasında kalan her şey. Janna Ji Wonders’in imzasını taşıyan ve son tahlilde bir aile belgeseli olarak tanımlanabilecek olan film ilk anlarından itibaren ya tam anlamıyla esir alacak sizi, ya da çok çabuk sıkılmanıza sebep olup uzaklaştırtacak. Ben esir düşenlerdenim doğrusu, seve seve…
Berlin Film Festivali’nin Perspektive Deutsches Kino bölümünün En İyi Film ödülünü alan “Walchensee Forever” yaklaşık 80 yıllık bir dönemde Walchensee Gölü kıyısında yaşayan bir ailenin dört kuşak kadınlaqrını anlatıyor ve anlatanlar da aslında aynı ailenin iki kadını olan Janna ve Anna… Anne Werner, yani anne (filmin en başındaki çekimi yapan kişi o aslında) ve kızı Janna (filmi yöneten, annesinin ve onun da öncesinde kim bilir kimlerin çektiği görüntüleri bir araya getirerek bir bütüne ulaşan kişi). Ama filmde bir de Anne’ni annesi Norma ve erken yaşta ölğüp giden Frauke var, hikayeleri anlatılan.
Fotoğraflar, mektuplar, ses kayıtları eşliğinde ve ailenin kadınlarının hayatlarına girip çıkan kişilerle yapılan söyleşiler eşliğinde ilerleyen film hem bir ailenin tarihini hem de Avrupa ve Amerika’da 60’lı ve 70’li yıllardaki karşı kültür hareketinin önemli anlarını taşıyor perdeye (ya da bu seferlik, ekrana). İşin en ilginç yanı 1940’lı yıllardan itibaren aileye dair çok fazla görüntü ve fotoğrafın çekilip arşivlenmiş oluşu. Sanki birisi, ya da birileri yıllar sonra çekilecek bir belgesel için görüntü saklamak gerektiğini düşünmüş ve bunun için özel olarak vakit ayırmış gibi, bunu düşümeden edemiyorsunuz filmi izlerken. Öte yandan her türlü alışılageldik dramatik anlatıyı reddeden ama sonuçta bir kurmaca kadar etkileyici bir dramatik bütünlüğe ulaşan bir film var karşımızda; kurgunun gücü burada belli ediyor işte kendini.
Filmin yönetmeni Janna Ji Wonders
Şiirsel bir yanı da var filmin ve esrarengiz bir şeklide sizi etkileyen tuhaf bir büyüsü de… Bir yandan Sebald geliyor aklınıza, bir yandan John Berger… Edebi yanı da çok etkiliyor sizi (o mektuplar, o tuhaf anılar, anlatılar), görsel yanı da (o fırtınalar, göle vuran ay ışığı ve karlar altında yürüyen gölgeler)… Çocukluk, gençlik, yaşlılık, ölüm, kayıp, yas, delilik, intihar, aşk, akıl tutulması… Tüm bu temaları da içeren, hayatı neredeyse bütünüyle temize çeken bir film “Walchensee Forever”. Nadiren karşınıza çıkacak o özel filmlerden. Film bile değil belki, başka bir şey… Bir an, bir fısıltı, bir rüzgâr… Kim bilir ne…